61. dakikada Pepe ve 90+2’de Meireles'in golleriyle kaybetmedi bu maçı Türkiye.. Kafasında kaybetti..Daha sahaya çıkmadan kaybedilen maçlardan birisini izledik dü gece.. Bazı maçlar vardır üzerine; taktik, teknik, oyun planı vs gibi ayrıntılar konuşulmaz.. Bu tip maçlarda oyunun 1. dakikasından son dakikasına kadar bir takım kontrolü elinde tutar, topu istediği gibi çevirir, oyunu kendi içerisinde kurgular, golü bulamasa bile bitiş düdüğü çalana kadar en azından maçı 1-0 kazanacağı bellidir çünkü rakibi hiçbir direnç gösteremeden adeta son düdüğü bekler halde en iyi ihtimalle beraberliğe yatmıştır.. Ne yazık ki Türkiye Portekiz maçı böyle bir maç oldu. Portekiz ; kadro olarak, kalite olarak, mental olarak, takım uyumu olarak aklınıza gelebilecek ne varsa bizden daha iyi bir takım kabul. Portekize yenilmek turnuvayı Türkiye açısından bitirmez , çünkü A grubunda Türkiye'nin 2.'lik yolundaki rakipleri İsviçre ve Çek Cumhuriyeti gibi kendi klasmanına bir nebze daha yakın takımlardır bunada tamam.. Ama avrupa futbol şapiyonası gibi üst düzey bir organizasyonda bir takımın daha en baştan maçı kaybedeceğini kabullenerek sahaya çıkmasına, açıkçası ezilmesine, 1970'li yılların şerefli beraberlikler dönemine dejavu yapıp 0-0'a yatmasına, sahada pozitif hiçbir şey üretememesine tamam değil.. Dün akşam arada büyük bir sıklet farkı ortaya çıktı.. Türkiye dün gece sahadaki turkuaz formalı ne olduğu belirsiz derecede kötü bir takım değil.. Dünya üçüncüsü olabilmiş bir takımın san marino gibi top oynamasının hesabını birileri vermelidir.. Avrupa şampiyonasında hiçbir takım diğer takımı bu kadar rahat yenmez , yenmemeli.. Mücadele edilir, çaba harcanır, bilinçli bir kurguyla bi şeyler yapılır , tekmeye kafa uzatılır , bunlar yapıldıkdan sonra kaybedilebilir ama bunların hiçbiri yapılmadan kaybedilince böyle bir ynilgi can acıtır.. Prestiji sıfıra indirir.. Bir anda daha ilk geceden , turnuvanın en kötü takımı ünvanını etiket olarak üzerinize yapıştırır.. Dün gece yaşanan olayın tanımı budur.. Daha iki maç sonunda turnuvanın en yetersiz takımı türkiye'dir.. acıdır.. Pepe maçın yıldızı, Ronaldo bildiğimiz gibi, nuno gomes yeniden canlanmış, simao çok hızlı, savunma - orta alan - forvet hattı uyumu kusursuz , ismini tek tek saymaya gerek kalmadan kalite ve klas dolu oyuncularla dolu eksiksiz bir takım portekiz.. 3 topları direkten dönen ve maçı 2-0 kazanan bir takım üzülmeli belkide , bizde sevinmeliyiz, rakip 5-0'ı kaçırdı diye.. Ayakta duramayan, ayağına gelen her topu inatla ezen bir Tuncay, kenar yönetimin büyük taktik hatası sonucu yanlış bölgede bek oynatılarak eriyip giden Hamit, Tek forvette adeta unutulup yok edilen Nihat , yine sakatlanan cam adam Gökhan Zan, emekli olmuş emre aşık, yan pas yapmaktan başka oyuna hiçbir katkısı olmayan, tel tel dökülen, bir tane olumlu pas atmayan sıfır performanslı bir emre, 45 dakika boyunca asla tahammül edilmemesi gereken yine taktik kurgunun ve kenar yönetimin kurbanı mevlüt hangi birini sayalım işte, topyekün dökülen bir ulusal takım.. Servet Çetin dışında ayakta duran , mücadele eden bir tane oyuncu yok.. Arda'yı ısrarla oyuna almamak, Ümit Karan'ı bu forvetsiz takımın aday kadrosuna dahi çağırmamak , maç tıkanmışken Gökdeniz'i hatta Tümer'i hiç düşünmemek, Semih'i paso yedeğe bağlamak, İsviçre'ye Mehmet Yıldız'sız gelmek...Belkide balık baştan kokmuştu..Ama artık geçmişe takılmadan, eleştiriye açık biçimde, analitik düşünerek kendini bir an öce toparlayıp gelecek iki maça bakması lazım bu takımın.. İsviçre maçında herşey değişmezse, takım Portekiz maçındaki isteksizliği üzerinden atmazsa, kenar yönetim inat edip gerçekleri görmemekte direnirse, kupa çarşamba gecesi biter..
8 Haziran 2008 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder