30 Haziran 2008 Pazartesi

The End : İspanya Şampiyon

1 ay süren bir rüyaydı..Hiç uyanmak istemediğimiz.. İçinden ay yıldızlı düşler geçen..Belki bizler için; düş yarıda kaldı , en tatlı yerinde uyandık uykumuzdan, biz olabilirdik düşüncesi kemirdi beynimizi, dün akşam finali izlerken bir yumru geldi oturdu midemize ama bu kupa şüphesiz,bugüne kadar gördüğümüz en güzel futbol düşlerinden birisiydi.. Hakeden kazandı..Bir turnuva sonrası bunu söylemeyeli uzun zaman olmuştu, bu turnuvanın en güzel yönlerinden birisi belki de bu oldu.. En basit anlatımla İspanya bu turnuvanın en güzel top oynayan takımı olarak şampiyon oldu..Finalde Almanya'yı, El Nino Torres'in 33. dakikada attığı golle geçtiler..Turnuvanın dünya futboluna verdiği mesaj futbolun yeniden eski günlerine dönüş sinyallerini saçmasıydı.. Neydi o eski günler? teknik kapasitesi yüksek, seyir zevki sunan, estetik kalitesi gelişmiş, bireysel yetenekleri fazla , yaratıcı oyunculara sahip takımların, Kuzey avrupa ülkelerinin, Yunanistan'ın ,turnua boyunca sadece bir galibiyet alabilen İtalya'nın hatta bu turnuva için Domenech faktörünün de olumsuz etkisiyle en kısır ve zevksiz takımı olan Fransa'nın önünde galip gelmesiydi.. Euro 2008 hücumu, golü, çalımı düşünen, kazanırken görsel keyif vermek isteyen kısacası oynatmamak değil oynamak isteyen takımların turnuvası oldu..
Final maçında Almanya 1 hafta boyunca aralıksız oynasalar yinede İspanya'yı yenemezdi.. Schweinsteiger,Podolski ve Ballack dışında yaratıcı oyuncuya sahip olmayan, oyuna insiyatif alarak ekstra katkıda bulunabilecek alternatifi olmayan, bu üçlü dışında düz oyunculardan kurulu bir takım olan Almanya, finale kadar gelip şampiyonluğa ortak olduysa bunu oynadığı fubolla değil, ekolü ve turnuva alışkanlığı nedeniyle gerçekleştirmiştir.. 2004 yılında krize girip kitlenen, Yunanistan'ın seyir zevki çok düşük sıkıcı sert savunma futboluyla kazandığı şampiyonlukla ; ''güzel oynamak önemli değil, kazanmak önemli gibi'' çok tehlikeli bir mantığın tohumlarını avrupa futbol sahalarına eken, defansif anti futbol ekolübu turnuvada iflas etti..Futbolu gerçekten seven herkes için kuşkusuz en güzel tarafı buydu..Hollanda vs İtalya , Hollanda vs Fransa,Türkiye vs Çek Cumhuriyeti, Türkiye vs Hırvatistan, Türkiye vs Almanya, Rusya vs Hollanda, Rusya vs İspanya gibi maçlar, ömür boyu arşivimizde saklayacağımız, unutulmaz futbol klasikleri arasına girdiler...Futbol romantiklerinin takıntılı olduğu stil, ayağa bol pas, çalım, araya atılan estetik toplar, bol hücum organizasyonu, bireysel yeteneklerle yoktan var edilen pozisyonlar.. İspanya oynadığı tüm maçlarda nakış gibi işlediği forvet hattını orta sahasındaki sanatçı futbolcularının uyumuyla bütünleştirdi.. Savunmada Ramos ve Puyol makine dişlileri gibi çalışırken, gol kralı David Villa, Silva, Fabregas, Torres, İspanya'nın Aurelio'su denilen Senna , turnuvanın belkide en iyi orta saha oyuncusu İniesta , Rüştü'ye ''topa boşa çıkmama '' dersleri vermesi gereken, çeyrek finalde İtalyan'ların Buffon markasını penaltılarda yenmeyi başaran , Van Der Sar ile birlikte turnuvanın en iyi kalecisi Casillas ve tüm bir takım ... Hepsi ''bu kadro bu sefer başarabilir '' öngörüsüyle kendilerine yüklenen misyonun hakkını vererek kazandılar bu kupayı...

Hiç yorum yok: