31 Mayıs 2008 Cumartesi

Independiente vs Racing

Arjantin'de Avellaneda derbisi bu akşam 20.00'da NTV Spor'da.. Independiente vs Racing derbide kapışırken , 19. sırada can çekişen Racing'in deplasmanda 5. sırada rahat bir sezon geçiren ezeli rakibi karşısında ne yapabileceği merak konusu.. Fotoğrafta iki takım arasındaki derbilerin klasik görüntülerinden birisine ait.. Avellaneda derbisi Arjantin'de local derbilerin en ateşlisi olarak kabul ediliyor.

Futbol@Weekend

20.00 - İndependiente vs Racing - (Arjantin Ligi Canlı NTV Spor)
20.15 Portekiz vs Gürcistan (Hazırlık Maçı Canlı LİG TV)
22.00 Fransa vs Paraguay (Hazırlık Maçı Canlı TV8)
00.10 Vasco De Gama vs Gremio (Brezilya Ligi Canlı LİG TV)

Bi Şeyler Duydum

*Tuzla Tersanesinde ardı arkası kesilmeyen emekçi ölümlerine karşı, patronlar önce ;''ölümler işçilerin kendi suçu'' demişlerdi.. 1 haftalığına göstermelik kapatılan selah tersanesinin sahibi ağız değiştirmiş, tüy dikmiş.. ''ölümler dış mihrakların '' işi deyivermiş ..

*Dünyada 250 bin çocuk asker olduğu açıklanmış.

*Hükümet halkın vergileriyle ayakta duran TRT kurumunda, kadroşlamasını hızlandıracak yeni kanunu meclise getiriyormuş..

*Artan yoksulluk, işsizlik, açlık sınırında milyonlarca insan.. Türkiye'nin bu tablosunun yarattığı son sonuç;''binlerce kadın internette taşıyıcı anne ilanı vermeye başladı'' ..

*Milli eğitim bakanlığının bürokratları okul servislerinde dahi uyuşturucu satışı yapıldığını açıklamış. Şu okullar olmasa nede güzel yönetirdiniz maarifi.

*ABD başkanı katil Bush yerli malı haftası düzenleyerek herkesi abd malı kullanmaya davet etmiş.

*Aksaray'da içme suyundan virüs kapan vatandaş sayısı 8 bine ulaşmış. Belediye başkan yardımcısı musluk suyuyla çernobil benzeri skandal deneylere imza atmayı sürdürüyor..

Cass Pennant






İngiltere hardcore Holigan gruplarının en babalarından hani şu meşhur Green Street Hooligans filmine konu olan, Westham United İnter City Firm tayfasının bir dönemine damga vuran, liderlerinden birisi Cass Pennant..70'lerin sonları ve 80'lerde İngiltere'nin en çok aranan, en çok ceza alan, maçlarda en çok olay çıkartan 3-5 adamından birisi.. İngiltere'de holiganizm denince akla gelen 3-5 adam varsa listenin hep kafa sıralarında kendisine yer bulmuş Cass.. birisiydi.. Geçmişe mazi geleceğe niyazi kıvamında şuan.. adamın offical sitesi var .. http://www.casspennant.com/ adresinde geçmişten günümüze öyküsünü anlatmış. holiganlığı bırakınca kendini anıları yazmaya,holiganizm ve futbolla ilgili kitapları arşivlemeye ve film senaryolarına yön vermeye adadı. meşhur greenstreets hooligan filminde polis rolünde gözükende kendisiydi zaten, filmi izlerken vaziyete uyananlar kısa süreli bir şok yaşamıştır muhakkak... şuan ingiltere hayli tanınmış bir yazar kıvamında takılıyor amcam. sitede nostalji resimlerin galerisine mutlaka tıklayın, avrupanın tüm şehirlerinde İnter City Firm ile pub basıp adam döven adam bu adam mı? diye şaşırıyor insan.. Cass Pennant değişmiş belliki.. ''gençlere bu işlerin sonu yok'' kıvamında nasihatler veren bi mahalle abisi kıvamına gelmiş.. Geçmişten bugüne Cass Pennant kıvamında bir kaç foto ekledim.. İlk fotolar 1976-75-77 senelerinden bir deplasman.. Avrupa kupalarında yaptıkları yurtdışı deplasmanlar ve takıldıkları pub'ın çevresinden görüntüler.. diğer foto ise 2006 yılı FA CUP finalinden Cass Pennant fenomeninin günümüzdeki kravatlı , takım elbiseli, medyatik hali dikkat çekiyor..Bu rahatlık İngiliz toplumunun holiganizmle mücadele adı altında futbol ve tribün kültürünü öldürmeye çalışıp, koyduğu yasaklarla herkesi oturarak maç izlemeye zorlayan bir dönemin demir leydisi Theatcher'e duyduğu tepki aslında.. Bugün toplum Cass'ı bağrına basıyor ama dönemin başbakanı Demir Leydi'den olumlu bir cümleyle bahseden tek bir İngiliz dahi yok.. Rahibeleri saymazsak.. bu posttan sonra cass pennant siyahmış çok şaşırdım diye yorum yazmamızada gerek yok . Westham United ve ICF tayfasını, Leeds United York Shire Republic Army veya ebedi düşmanları Milwall Bushwackers tayfası gibi ırkçı sananlar var çeşitli platformlarda.. Britanya'da ırkçılığın en güçlü olduğu dönemde tribün lideri olarak siyah birini seçen Westham United'a haksızlık oluyor bu yakıştırmalar.. Yinede Cass Pennant ile gecenin bir vakti Londra'nın çıkmaz sokaklarından birisinde karşılaşırsanız kendisine Millwall veya Chelsea muhabbeti yapmayın, adamın holiganlığını geçtim cüssesi yeter..

30 Mayıs 2008 Cuma

Collina Online

Pier Luigi Collina.. özlenenler köşesinde yerini çoktan aldı.. Canlı canlı izlemek, gelecekte; çoluk çocuk, torun torba tayfasına, mangal başında ; ''zamanında böyle bir italyan hakem vardı, tribünlere gelir yumruk show bile yapardı'' babında anlatılacak kucak dolusu anı bıraktı bize.. Şanslıyız.. Offical sitesi ; http://www.pierluigicollina.it/ adresinde.. Offical site sahibi başka hakem var mı?

Kusturica Maradona'yı Anlatırsa

Festival bitti yankıları sürüyor.. Blogda çeşitli başlıklarda sık sık hatırlattığımız; Emir Kusturica yönetiminde , Manu Chao'nun müzikleriyle 3 yıllık bir çalışmanın ürünü olarak hazırlanan Maradona belgeseliyle alakalı Kusturica'nın neden ? Maradona sorusuna verdiği cevap, El Diego'yu 10 numaralık bir teşhisle tarif eder cinsten.. Kusturica demiş ki ;"1986 Dünya Kupası’nda Maradona’nın golleriyle Arjantin, İngiltere’yi elediğinde, dünyada yerinden fırlayan milyonlarca insandan biri de bendim. Sonuç, Arjantin ve ülkem Sırbistan gibi Batı emperyalizminin kurbanları için zaferdi"

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Yaralı Parmaklarınla Bidondan Turşu Çıkarmak

saat: on, dokuz, sekiz yedi,

yıl: ummaklı ve beklemekli
zaman: fiyasko, günler falso,
bu yer marengo değil ya da dinginya,
mahalleleri bile yok insanların,
dolayısıyla delilerin,
eskiden her mahallenin bir delisi olurdu,
eninde sonunda bir sike yaramazsak,döktor olamazsak mesela, hamili kart yakını olmayı beceremezsek,birileri tarafından sevilmiş ve illaki kahredilerek terkedilmiş olursak,işte o, mahallenin deli kontenjanından, gel'li, git'li,el sallamalı, kafa göz yontmalı, taş savurmalı bir işimiz olurdu hiç yoktan.şimdi ortalıkta deliler de yok,en son kaya vardı, barış manço, erkin koray gibi adamdı, heybetliydi, deliydi.annesinin mezarında ağlarken, domaltıp becermişler kaya'yı:deliliğin de huzuru kalmadı.

Ateşiniz Var mı?

''Canım sıkılınca bir sigara yakıyorum. İçince öksürüyorum, öksürünce tükürüyorum, tükürünce damağım kuruyor, hemen şarap içiyorum, fakat bütün bunların bende bir alışkanlık yapmasından korkuyorum. Bu düşünce bende efkar yapıyor, hemen bir sigara yakıyorum, her efkarlandığımda sigara yakmamın bende bir alışkanlık olmasından korkuyorum. Ben canım sıkılınca sigara içiyorum ve yıllardır çok acayip sıkılıyor canım. ''

-Ferhan Şensoy-

Amy Winehouse - Love is a Losing Game


tıklarsan dinlersin

One I wish I never played,

Oh, what a mess we made
And now the final frame,
Love is a losing game.

Played out by the band,
Love is a losing hand
More than I could stand,
Love is a losing hand.

Self professed and profound
Tilter tips were down
Know you’re a gambling man
Love is a loosing hand.

Tho' I battled blind,
Love is a fate resigned
Memories mar my mind,
Love is a fate resigned.

Over futile odds,
And laughed at by the Gods
And now the final frame,
Love is a losing game.






Elveda Diyenler!

Fatih Terim'in ilk açıkladığı 26 kişilik Kadro için ; Hakan Şükür'ün kadroda olmaması başta olmak üzere , sakat olan Gökhan Zan , Coca Cola Kid Colin Kazım , Tümer Metin gibi isimler ve bir çok oyuncu tercihi tartışılıyordu. 26 kişilik tartışmalı kadrodan 3 kişi elenecekti. Elenenlerde kadroya dahil edilenler gibi tartışma yarattı. İbrahim Kaş , Yıldıray Baştürk ve Halil Altıntop elenen isimler oldu. 3 oyuncu; euro 2008'i HD kalitesinde LCD ekranlarından izleyecekler..

Fight Club - Replikas

To make soap.

first we render fat.

The salt balance

has to bejust right,

so the best fat for making

soap comes from humans.

Wait.

What is this place?

A liposuction clinic.

UltrAslan Şampiyonluk Partisi


muhteşem taraftarın yine yan yana, bağırıyorlar hep kol kola..

Çarşı Kendini Feshetti

Yorumsuz.. kendi siteleri forzada yayınladıkları açıklama..

Çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.Aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...Gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.Lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; Beşiktaş Camiası'nı o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.Amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.Kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. Çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.Beşiktaş'ı yaşamak, Çarşı'yı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.Dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?Hiç düşündünüz mü?Devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...Hiç düşündünüz mü?Bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?Ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?Düşünün bakalım.Tam 1,5 saatiniz var.Mahallenin hep kötü çocuğuyduk.Hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.Ama yalnızca çalıştık.Zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.Zamanın tümünü Beşiktaş'la geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.İyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.Her şeyi Beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.Hala da basarız.Lakin bunları yaparken,galibasanırımzannediyorumve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.Şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. Biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz Beşiktaş'sız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.Herşey Beşiktaş için değil miydi?Aslında herşey geçen sene "satılmış Çarşı" diye bağırıldığında başladı.Yazık kere yazıktı. Tam bırakıyorduk ki...24 Saat Beşiktaş'ı yaşarken Beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?Ve biz nereye gidiyorduk?Dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.Ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...Sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.Bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:"Çarşı Beşiktaş'ın üstüne geçti"İşte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...Beşiktaş neresiydi, Çarşı kimdi? Bu ne yaman çelişkiydi ki...Şanlı Beşiktaş olmasa Çarşı olurmuydu ki? Neyse...
İnşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. Dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.Hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.Biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.ÇARŞI adına Alen Markaryan

Tatangalar : Tribüne Çekiliyoruz

Bugün tribün alemine bomba gibi düşen Çarşı kendini feshetti haberine herkes kilitlenedursun, 23 mayıs tarihinde Sakarya'nın Tatangaları için çok kritik bir kararın bildirisi yayınlanmıştı. Tatangalar , Sakaryaspor taraftarlar derneği ve tüm resmi dernek lokal yapılarıyla bağlantılarını feshetti. Noktasına virgülüne dokunmadan yorumsuz biçimde yayınlıyorum.


Tribüne Çekiliyoruz!

Kimi zaman; bir maç için 1.000 km. yol kat edildi, maç seyredildi, 6 aydır görülmeyen ana-baba eli öpülmeden geri dönüldü. Bir 90 dakika için, aylık maaşın dörtte biri göz kırpmadan bu yola harcandı.

Kimi zaman; eşin-sevgilinin “sadece haftanın bir gününün” birlikte geçirilmesi yakarışları göz ardı edildi. Haftanın o “bir gün”ü; bazen Adapazarı’nda, bazen ülkenin uzak bir şehrinde deplasmanda -ama tribünde- geçirildi.

Bazen; soğuk bir kış gecesinin sabaha yakın saatlerinde, mesela saat 04.25’te, telefondaki son kontörle geride tek kişi kalmaması için bir otobüsçüye yalvar-yakar olundu… Zaman zaman; hamile eş - yoldaki çocuk ikinci plana itilerek, sevdalısı olunan renklerin daha iyi yerlere ulaşması için üniversite bitirme tezine ayrılmayan vakitler ayrıldı, uykulu gözlerle bilgisayar başında sabaha ulaşıldı. Ve kimi zaman; 5 arkadaş üniversitedeki final sınavlarına girecekken, haksız ve hukuksuz şekilde demir parmaklıklar arkasına girdi…

Bazen; gurbetin soğuğunun insanın ciğerine işlediği zamanlarda, sağdan yapılan ortaya televizyon karşısında kafa vurmaya çalışırken boyunlar tutuldu, top içeri girmeyince, yeşil ve siyah renklerden oluşan bir forma, gözyaşlarıyla ıslandı oturulan koltukta. Öğrenci, dersine çalışması gereken zamanda beste yaptı. Avukat, müvekkilinin değil, hukuksuz içeri alınan kardeşlerinin savunmasına zaman ayırdı. Mühendis, hazırlaması gereken projeyi erteleyip, “Sakaryaspor’un Yeniden Yapılandırılması Projesi” üzerine ter döktü. Bu sevdanın her kademesi işinden - eşinden - çocuğundan - hobilerinden - sevgilisinden fedakârlıkta bulundu… Çünkü bu topluluk şiddetli düzeyde ROMANTİK insanlardan oluşuyordu.

Amma ve lakin hayat son derece GERÇEKÇİYDİ.

1990’ların sonunda; küme düşmüş bir takımı devralan büyükler, on sene sonunda bir arpa boyu yol kat edememekten rahatsızlık duymuyordu. Mevcut çivinin yanına çakılmış tek bir çivi olmamasını da dert edinmiyorlardı. On senede, altyapıdan 10 tane genci takıma monte edememiş olmak, onlar için problem sayılmazdı. Sahadaki başarısızlığın faturası ya teknik kadroya ya da futbolculara kesilir, yöneticiler başarısızlıktan muaf tutulurdu. Çünkü görev verildiğinde “hayır” deme şansları olmadığı gibi, “onay” almadan bırakma lüksleri de yoktu. Koca şehirde; on yılda kulübe giren - çıkan paranın miktarını bilen 10 tane adam olmaması, kimsenin umurunda değildi. Yüzde 49 hissenin sahibi Sakaryaspor Derneği’nin yerini, o derneğin kendi yöneticilerinin dahi bilmemesi, hiç önemli değildi. On yılda 10 başkan, 50 yönetici, 10 teknik kadro ve yüzlerce futbolcunun gelip geçmiş olması, ONURSAL kadroyu hiç rahatsız etmiyordu.

Ve koca sene, bir yöneticinin sponsorluğunda deplasmana giden ve başka takım tuttuğunu söylemekten utanmayan insanların sürüklediği basın; bir yerlerden gelen emirlerle bu gerçekleri ikinci plana iten haberler yaparak, kendilerine biçilen rolü hakkıyla sahneliyordu.
Sakaryaspor bizim için ROMANTİK bir aşktı(r). GERÇEKÇİ geçinen ukâla söylemlere hep kulağımız tıkalıydı, şimdi artık körüz de.

Ancak bu ROMANTİKLİĞİMİZ, Sakaryaspor hariç herşeye GERÇEKÇİ bakmamızı sağladı. Bu şehirdeki her olayı en gerçekçi gözle görüp, en gerçekçi şekilde analiz ettik.
Büyüklerimiz(!), kendi ihmalleriyle oluşan sokaktaki her türlü şiddetten, bizleri sorumlu tutup “Ankara”lara kadar şikayet etmekten utanmıyorlardı.

Siyasetin dibine kadar gömülmüş Sakaryasporumuz’un bu durumuna sonuna kadar muhalif kalmamız bir tarafta rahatsızlık yaratıyor, buna karşılık başka muhaliflerin de Tatangalar’ı kullanma taleplerine karşı duruşumuz, başka çevrelerde rahatsızlık yaratıyordu. Bu rahatsızlıkları sebebiyle her iki kesim de Tatangalar hakkında dedikodu üretmekten geri durmuyordu.

Türkiye’nin tüm tribünlerine uyuşturucu ve karaborsayı sokabilmiş bazıları, Tatangalar’ın sert duruşunu geçemiyor, “Sakarya Tribünlerine” uyuşturucu ve karaborsayı sokamadıklarından, kantin ihalesi vb. yollarla fırsat kolluyorlardı.
Bunlar hayatın gerçekleri ve oyunun kuralıydı(!) ama ROMANTİKLER dünyanın acı GERÇEKLERİNDEN bîhaberdi.

Sonuç olarak;
Ya bu dünya bize uygun değildi, ya da biz bu dünyaya.
Bütün bu sebeplerle; TATANGALAR’ın resmi kolu olan Sakaryasporlular Derneği, gün itibariyle, her türlü faaliyetini ASKIYA ALMIŞTIR.
Bugünden itibaren, bu şehirde yaşayan HİÇ KİMSE, HİÇBİR YAYIN ORGANI, HİÇBİR KURUM Tatangalar’ın resmi temsilcisi değildir.
Bu şehirde, Tatangalar kimseyi temsil etmemekte ve hiç bir kurum veya kişi de Tatangalar’ı temsil etmemektedir.
Yani;
Bugünden itibaren, bu şehirde veya tribünde herhangi bir olayı veya herhangi bir kişiyi şikâyet etmek için müracaat edilecek, Tatangalar adına bir şahıs veya mercii bulunmamaktadır.
ÇEKİLİYORUZ!

Şehrin sokaklarından, meydanlarından, caddelerinden, TRİBÜNE çekiliyoruz. Bu çekilme; hedefe doğru bir yay gibi gerilmektir. Bu çekilme; meydanları, sokakları, caddeleri BOŞ bırakmak değil, hiçbir resmi kurum ve kişiyle muhatap olmamaktır.
Bundan böyle kendini TATANGA olarak tanımlamak; bir RUH meselesidir…

İçinde bu ruhu taşıyanlar; mutlaka birbirlerini bulacak ve gerek tribünün ve gerekse hayatın her alanında paylaşımda bulunmaya devam edeceklerdir.

Ancak söylem ve eylemleri sadece kendilerini bağlayacak olup, kendileri dışındaki üçüncü şahısların eylemlerinden sorumlu olmayacaklardır.
İşte; meydan oradadır….
Köpeklerinizi saldığınız köyde, biz de taşları serbest bırakıyoruz!

27 Mayıs 2008 Salı

Amy Winehouse - You Know I'm No Good

Winampta günde 1 milyon defa döndürdüğüm şarkı.. Hastayım sana...
tıkla ve dinle:

Meet you downstairs in the bar and hurt,

Your rolled up sleeves in your skull t-shirt,

You say “what did you do with him today?”,

And sniffed me out like I was Tanqueray,’Cause you're my fella, my guy,

Hand me your stella and fly,

By the time I'm out the door,

You tear men down like Roger Moore...

I cheated myself,

Like I knew I would,

I told you I was trouble,

You know that I'm no good,

Upstairs in bed,

with my ex boy,

He's in a place, but I can't get joy,

Thinking on you in the final throes,

This is when my buzzer goes,

Run out to meet you,

chips and pitta,You say “when we married”,'cause you're not bitter,”

There'll be none of him no more,”

I cried for you on the kitchen floor,

Sweet reunion, Jamaica and Spain,

We're like how we were again

,I'm in the tub, you on the seat,

Lick your lips as I soak my feet,

Then you notice likkle carpet burn,

My stomach drops and my guts churn,

You shrug and it's the worst,

Who truly stuck the knife in first

I cheated myself,

Like I knew I would

I told you I was trouble,

You know that I'm no good,

Adada Sezonun En Anlamlı Resmi

İngiltere'de bu yılın en güzel fotoğrafıydı bence.. Taraftar futbolcusundan, formanın hakkını veren bir futbolcuda taraftarından, başka ne ister ki? .. Futbolcuların attıkları gol sonrası kendi isimlerinin yazılı olduğu formayı işaret etmesinden, bi başlarına koşturmalarından, bazen yüzlerinde doğru düzgün sevinç ifadesi bile olmadan santra noktalarına yürümelerinden asla memnun olmaz takımını gerçekten seven bir taraftar. Taraftar için yadsınamaz gerçek futbolcuların yolcu, forma aşıklarının ise hancı olduğudur.. Futbolcu bir sezon sonra başka bir takımın formasını giyebilir ama taraftar asla! Taraftarın gözünde kalıcı olan ve kalplerde daimi yer edinebilen futbolcu; Fotoğrafa ve posta konu olan, Blackburn Rovers'ın 8 numarası gibilerdir..

Dört Milyon Litre Bira

Manchester United vs Chelsea şampiyonlar ligi finalinde, Moskova'da maç öncesi tüketilen bira rakkamı;4 milyon litre. şaka değil gerçek.. Efes Pilsen'in final maçı ve sonrası bira satışıyla sadece Rusya'da yaptığı ciro ise 4 milyon dolarcıkmış.. Ruslar final için 30 milyon doların üzerinde harcama yaptılar ve bu para onlara İngilizlerin bira tutkusunun büyük desteğiyle 80 milyon dolar gelir olarak geri geldi. 52.000 İngiliz maç için Moskova'daydı..

Billy Mehmet

İskoçya'da tüm sezon boyunca o konuşuldu.. St Mirren formasıyla takımına hayat verdi. İlk olarak 17 yaşında A takıma çıktığı Westham United formasıyla Chelsea'ye attığı gol adını duyurmuştu.. Sonrasında İskoçya ve St Mirren.. Kıbrıs asıllı Türk bir baba ,Londra'lı İngiliz bir anne, İrlanda'lı bir anneanne karışımından oluşan soy ağacı dikkat çekiyor.. 1.85 boyu ve 82 kilosuyla güçlü fiziği sayesinde britanya futbolu uzmanları tarafından geleceğin santraforu olarak lanse ediliyor. İskoçya'daki lakabı dansçı. Bu lakabının nedeni attığı gollerden sonra break dance yapması. İrlanda futbolunun yetenek avcıları anneanne tarafından İrlanda'lı olan mehmet'i ne bize ne ingilizlere yar etmişler. 27 nisan 2004 tarihinde oynanan Polonya vs İrlanda maçında kendisine götürdükleri teklife aldıkları olumlu cevapla Billy Mehmet'i İrlanda ulusal takımında oynatarak geleceğin kadrosuna dahil etmişler. Billy Mehmet'in adını önümüzdeki yıl daha sık duyacağız..İskoçya'da Glasgow Rangers ve Celtic onun peşinde..

Euro 2008 Ekonomisi

Bi şeyler duydum.. Turnuva boyunca;

*Avusturya ve İsviçre'ye 2.4 milyon turist gelecek.
*İki ülkenin ekonomisi net yüzde 0.2 oranında büyüyecek
*Maçlara izlemeye gelecek taraftarların sadece Avusturya'daki toplam harcaması ; 560 milyon Euro
*Turnuva toplam 19 bin kişiye istihdam sağlıyor.
*Avrupa ekonomisine turnuvanın kattığı ekonomik değer; 42 milyon euro
*Hakemler maç başına 10 bin euro alacaklar.

26 Mayıs 2008 Pazartesi

Mahşerin 3 Atlısı



Arjantin'de bitime 3 hafta kala..Piyasanın karışıklığını toplu sonuçları verdiğimiz postta ayrıntılı olarak blog sayfalarına taşıdık. Şimdi şampiyonluk mücadelesine yön veren adamlara bakalım. Bu üç oyuncununda ortak kaderi Avrupa'da yeteneklerinin büyüklüğüne rağmen huzur bulamayıp evlerine yani Arjantin'e dönmeleri..Avrupa liglerinin yapısıyla Arjantin'in atmosferi çok farklı.. Carrusca Arjantin'in gelecekteki en büyük yıldızı olarak lanse edilen bir oyuncuyken Galatasaray'da bir sezon boyunca 5 dakika bile zor forma giyiyor.. Posta konu olan adamlardan Ortega'nın kısa bir macera yaşadığı fenerdeki hali malumdu...Şampiyonluk için kafa kafaya koşturan Estudiantes ve River Plate ile onları 4 puan geriden takip eden Boca Juniors'un kapışmasına, kalan 3 haftada, 3 kilit isim damga vuracak.. Arjantin Liginin en önemli 3 orta saha oyuncusu.. River Plate'li Ariel Ortega, bu yıl tek başına takımını sırtlayarak Arjantin'in en sevilen futbolcusu haline gelen, Estudiantes tribünlerinin taptığı adam Juan Sebatian Veron .. ve Arjantin futbol kamuoyunda eleştiri oklarından bir türlü kurtulamayan Boca Juniors'lu Riquelme.. Ariel Ortega 1 asist, Veron ise 1 golle haftayı kapatırken, Riquelme kayıplardaydı.. Bu üç orta saha beynide, takımlarının belkemiği , gövdesi, omurgası konumundaki kilit adamlar.. 3 oyuncunun da ortak özelliği avrupa'da bir türlü dikiş tutturamamaları demiştik.. İçlerinde en uzun süre avrupada kalan; Lazio,İnter ve Manchester United gibi takımlarda kilit görevler üstlenen ve başarılı olan Veron diyebiliriz belki..Şartlar ne olursa olsun ve kimilerine göre hakettikleri yerde olmasalar bile, Arjantin'in kritik üçlüsü ülkelerinde mutlu ve avrupaya bir daha geri dönmeyi düşünmediklerini söylüyorlar.. Bazı insanlar evcimendirler, dışarda bir türlü rahat edemezler.. Zaten ben bu bazı yazarlarda sıkça rastlanan avrupa futbolu takıntısını oldum olası anlayamadım..Futbolcu olsam; Arjantin ligi dünyada futbol oynamak isteyeceğim ilk lig olurdu.

Bir Zamanlar Napoli




Yıllardır doğru düzgün toplanmayan çöp dağları etrafında,Mafyanın elinde oyuncak olmuş yerel politikacıların gölgesinde, mazisini arayan ve takvimlerini Maradona'lı 1987 şampiyonluğunun yarıdüş yarı gerçek mutluluğunda dondurmuş insanların kenti.. İtalya'nın en fakir şehri olarak adlandırılan, boynu bükük, uzaklardan mazisini izleyen Napoli.. Napoli'liler dışarıya, avrupa'nın başka yerlerine veya İtalya'nın zengin şehirlerine göç etmek zorunda kalıyorlar artık. Gazetelerde ve televizyonlarda küçümseniyor Napoli. Çöp dağlarının şehri, Belediyesiz şehir gibi yakıştırmalarla.. Futbolu paranın herşey olmadığı gerçeğini bilerek seven tüm romantik futbol aşıkları içinse Napoli demek Maradona demek, 1987 yılı demek, gerçekçi ol imkansızı iste düsturu içerisinde imkansızı başarmak demek. Futbolu ve Maradona'yı seven kimse; medyada her gün yayınlanan boynu bükük Napoli resimleriyle hatırlamak istemez bu gururlu şehri.. Bir zamanlar Napoli.. Şampiyonluk, Maradona ve 1987..

The Power Of The Game

Aşşağıdaki yazıda The Real Football Factory'den bahsetmişken, hazır söz futbol belgesellerinden açılmış, futbolun gücü isimli belgeseli es geçmek olmaz dedim. Salı akşamı 22.30'da NTV Spor ekranlarında olacak.. Belgeselden yarım saat önce 22.00'da belgesel öncesi yuvarlak masa tartışması, futbolun gücünün hayata etkisi üzerine yarım saatlik birde sohbet var. Belgeselin yönetmeni; Nell, Enigma,Roma ve The World is Not Enough / Dünya Yetmez gibi çalışmalardan hatırladığımız Michael Apted. Yönetmen;farklı hikâyeler dinlemek için İran, (2009 FIFA Konfederasyon Kupası ve 2010 FIFA Dünya Kupası’na evsahipliği yapacak olan) Güney Afrika, Arjantin, İngiltere, Pakistan, ABD ve Senegal’e gidiyor. Gazeteci bakış açısıyla cinsiyet, ırkçılık, fakirlik konularını ve basitçe futbol aşkını ele alıyor. Kesinlikle tavsiyedir.

The Real Football Factories

The Real Footbaal Factories, Uluslararası futbol holiganları ismiyle bu akşam saat; 24.00'da Discovery Channel ekranlarında.. P2p programlarından futbol belgeseli indirmeye çalışmaktan kafayı sıyıran müptelalar için ilaç niyetine. Arşivlik.

Arjantin'de Piyasa Karışık

Avrupa liglerinin bitmesiyle birlikte, futbolun hala futbol gibi oynandığı tek lig olan Arjantin'den haftasonları 3 canlı maç izleme imkanı bulduk.. NTVSpor artık River Plate ve Boca Juniors dışında kaptan Juan Sebastian Veron önderliğinde şampiyonluğa koşan zirve ortağı Estudiantes'in maçlarınıda canlı olarak yayınlıyor.. Arjantin kapanış liginde bitime 3 hafta kaldı.. River Plate , Boca Juniors ve Estudiantes arasındaki zirve yarışında bu haftanın galip gelen tek takımı Huracan'ı 1-0'la geçen River Plate oldu. Estudiantes Veron'un penaltısıyla öne geçtiği maçta galibiyeti koruyamadı ve büyük avantaj kaybederek, Arjantin lig tarihinde River Plate ve Boca Juniors'dan sonra en fazla şampiyon olan takım Independiente ile kendi sahasında 1-1 berabere kaldı.. Maçı canlı izleyenler son 10 dakika Independiente tribünlerinden yükselen ''Sos Cagon'' meşhur ''çıldırın çıldırın'' marşının orjinalini dinleme şansına sahip oldu.. River Plate ve Estudiantes 34 puanla kafa kafaya zirveyi kovalarken , Boca Juniors , Velez Sarsfield ile deplasmanda oynadığı maçta 1-1'i zor kurtarınca rakiplerinin 4 puan gerisine düştü.
bu haftanın toplu sonuçları;

Arsenal S. 0 - 1 Argentinos Juniors
San Martin 1 - 2 Tigre
River Plate 1 - 0 Huracan
Gimnasia Jujuy 1 - 1 Banfield
Racing Club 1 - 1 Gimnasia La Plata
Lanus 0 - 0 Rosario Central
Velez Sarsfield 1 - 1 Boca Juniors
Estudiantes 1 - 1 Independiente
San Lorenzo 2 - 1 Colon

Newell's Old Boys vs Olimpo maçı henüz oynanmadı..

Cannes Perdeyi Kapatırken

*3 maymunun yönetmeni Nuri Bilge Ceylan en iyi yönetmen ödülünü aldı..

* En İyi Senaryo ödülünü Jean Pierre Luc Dardenne’nin “Le Silence de Lorna” isimli filmi kazandı. Ödülü, geçen yıl bu ödülü kazanan yönetmen Fatih Akın takdim etti.

*61. Cannes Film Festivali’nde büyük ödül Altın Palmiye’yi ise Fransız yönetmen Laurent Cantet “Entre les murs” isimli filmi aldı. Film, Fransız toplumunun eğitime bakışını yansıtıyor. Altın Palmiye ödülünü Robert de Niro takdim etti.

* Altın Palmiye’den sonra gelen büyük ödülü ise bu yıl İtalyan yönetmen Mateo Garrone’nın “Gomorrah” isimli filmi aldı.

*En İyi Erkek Oyuncu ödülü, yönetmen Steven Soderbergh’in “’Che” filmindeki rolüyle Benicio del Toro’ya verildi. Ödülü, del Toro’ya ünlü Fransız oyuncu Valerie Lemercier verdi.

* En İyi Kadın Oyuncu ödülünü, Walter Salles’in yönettiği “Linha de Passe” isimli filmdeki rolüyle Sandra Corbeloni kazandı. Ödülü Fransız oyuncu Jean Reno anons etti, ancak Corbeloni bebeğini yeni kaybettiği için törene katılamadı.

* Jüri ödülünü, Paolo Sorrentino’nun “Il Divo” isimli filmi aldı.

* Festivalde, Altın Kamera ödülünü “Hunger” filmindeki başarısıyla Steve McQueen alırken, en iyi kısa metrajlı filmin ödülünü ise “Megatron” Marian Crisan kazandı.

* 22 filmin Altın Palmiye için yarıştığı 61. Cannes Film Festivali’nde Catherine Deneuve ile Clint Esatwood’a da özel ödül verildi.

Pub Culture Music Box

Bloga yeni bir eklenti yaptım.. Ana sayfanın en üstünde.. Pub Culture Music Box.. Bozuk para atmanıza gerek yok, blogda gezinirken şarkıları dinlemek için play butonuna tıklamanız yeterli.. Şimdilik 5 adet şarkı yükledim.. Sık sık değişecek, güncellenecek..

Shantel - Disco Partizani
Liverpool Supporters - You Wıll Never Walk Alone
Quenn - We Are The Champions
Amy Winehouse - You Know I am No Good
Amy Winehouse - Love is a Losing Game

bu 5 adet şarkıyı zevkinize göre blogu gezerken dinleyebilirsiniz.. Pubculture okuyucuları için hizmetten kaçınmıyor...

Entre Les Murs

Sean Penn usta başkanlığındaki jürinin Cannes'da ne kadar isabetli tercihler yaptığı konusunda; dünya sinema kamuoyu tüm ödül dallarında hemfikir..Tüm kategorilerde üzerinde ortak kanıyla bu derece uzlaşılan çok az festival vardır. Hazır blogda bu geceyi sinemaya ayırmış ve; Nuri Bilge Ceylan'ın gurur verici ve Benicio Del Toro'nun kazandığı sevindirici ödüllerinden bahsetmişken, en büyük ödülü yani bu yılın altın palmiyesini unutmak olmazdı.. Fransız sineması;1987'de Maurice Pialat "Sous le soleil de Satan" filmi ile tam 21 yıl önce Cannes'da altın palmiye kazanmıştı.. 21 yıllık hasreti bu gece dindirdiler.. Yönetmen ; Laurent Cantet'in "Entre Les Murs" isimli filmi dakikalarca ayakta alkışlanarak büyük ödülü kaptı.. 24 tane lise öğrencisinin rol aldığı filmin hakkını teslim etmemek elde değil.. Fransız toplumunun sosyo-politik haritasını çıkaran film, eğitim üzerine unutulmaz bir motto yazıyor..

25 Mayıs 2008 Pazar

Benicio Del Toro - Che

Cannes film festivalinin kapanış gününde Nuri Bilge Ceylan'ın en iyi yönetmen seçilerek bize yaşattığı gurur ve sevinçle birlikte , Benicio Del Toro'nun en iyi erkek oyuncu ödülünü kapması başka bir sevinç daha yarattı bünyede.. Benicio Del Toro bu alemde büyük oyuncu olabilmenin temel kıstası olan her rolün altından kalkabilmek, bambaşka kompozisyonları aynı inandırıcılıkta canlandırabilmek kısacası her role yakışmak diyebileceğimiz doğal karizmasından kaynaklanan yeteneğiyle böylesine bir ödülü çoktan haketmişti.. Cannes'da Sean Penn usta başkanlığında bütün tercihlerini doğru ve sinemanın hakkını vererek yapan jüriyi alkışlamak lazım. Sean Penn ustanın Che gibi bir filmi ödülsüz bırakmayacağını düşünüyor ve Che'ye adeta yeniden hayat vererek kusursuz canlandıran Del Toro'nunda ödülü kapmasını umuyordum. Sağolsun Sean baba yanıltmadı beni . Steven Soderbergh'in yönetmenliğinde Del Toro'nun canlandırdığı ''Che'' 258 dakikalık süresiyle benzersiz bir arşiv filmi.. Vizyona girdiği gün sinema kapısında sabahlamayı, Emir Kusturica ustanın Maradona belgeseli ve Nuri Bilge Ceylan ustamızın 3 maymunu birlikte hakeden ikinci film.. Cannes bu yıl bize şunu öğretti ; ''sinema kapılarında sabahlayacağız..'' ... Cannes sonrası somut bir gerçek daha net bir şekilde anlaşıldı.. Sinema sanatı olmasaydı yerkürede nefes almamızın bir anlamı kalmazdı..

Nuri Bilge Ceylan - Yalnız ve Güzel Ülkeme

Cannes film festivalinde en iyi yönetmen ödülünü ''3 maymun'' filmi ile Nuri Bilge Ceylan kazandı.. Festival başladığı günden bu akşam yaşadığımız kapanışa kadar blogda her yönüyle yazmaya çizmeye çalıştık ama kuşkusuz kapanış bizim için muhteşem oldu.. Bu ülkede birileri yıllarca bu topraklara bir gram bile katkısı olmayan insanlara ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' diye bağırdı .. Türkiye'nin gururunu kıranlar birileri tarafından gurur tablosu gibi yansıtıldı.. Oysa gerçekten gurur duymamız gereken adamlardan birisi, bu toprakların yönetmeni Nuri Bilge Ceylan bu akşam Cannes'da dimdik ayaktaydı.. Son dönemlerde atağa kalkan, üretim noktasında birbirinden yetkin ürünler veren sinemamız Nuri Bilge Ceylan önderliğinde bu akşam Cannes'da şahlandı.. Kuşkusuz bugüne kadar izlediğimiz tüm ödül törenleri içerisinde en anlamlı konuşmayı Nuri Bilge Ceylan bu akşam yaptı.. Tüylerimiz diken diken , ayakta alkışladık kendisini.. "Bu ödülü, tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkeme adıyorum"... Bu sözlerle ülkesine teşekkür eden, en iyi yönetmen gibi bir ödülü Cannes gibi bir festivalde kazanan, bir sanatçımız var.. Hep tartışılan sanatçı duruşu için bundan daha güzel bir örnek olamaz.. Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan.. ''Türkiye seninle gurur'' duyuyor sözünü gerçekten hakettiğin için teşekkürler..

Fever Pitch - Nick Hornby

''arsenal maçı olduğunda bütün işleri iptal etmemin sonsuza kadar süremeyeceğini biliyordum. Ama maç olduğu günler başka bir iş asla düşünmem..ileride bir gün mutlaka oğlumun mezuniyeti, kızımin balosu gibi elzem şeyler arsenalın maçına denk gelecekti ve ben ikisi arasında seçim yapmak zorunda kalacaktım... 2025 yılında oğlumun ya da kızımın, psikiyatristin koltuğuna uzanmiş "babam arsenalı bana tercih etti" dediğini görebiliyordum..."

Victory

1962 Macar yapımı Two Half Time In Hell filminden esinlenen 1981 John Huston yapımı unutulmaz futbol filmi Victory. Nice futbol filmi çekildi ve çekiliyorda.. Futbol filmlerini , futbol kitaplarını eksiksiz arşivlemeye çalışıyoruz, izlemeye okumaya doyamıyoruz elbet.. Ancak Victory hep ayrı bir yerde.. Aradan yıllar geçiyor ama kendini tekrar tekrar izlettirmeyi başarıyor.. Her seyrediş sonrası yeni bir şeyler anlatıyor.. Görmediğimiz bir noktayı yakalamamıza neden oluyor.. Filmin tek eksiği Maradona'nın olmaması bence.. Ama Ardiles'i, Pele'yi izlemekte büyük keyif veriyor.. 2.Dünya Savaşı sırasında çıkan propaganda olaylarını bastırmak için Nazi futbol takımının subayları müttefik savaş mahkumlarının kurduğu futbol takımı ile bir maç organize etmesi ve bunu kamptan kaçmak için fırsat bilen mahkumların maç içinde uygulamak üzere bir plan tasarlamaya karar vermelerini konu ediniyor. Ama olaylar hiç de planladıkları gibi gitmez ve kaçma planı, maç içinde yerini kazanma hırsına bırakır. Michael Caine, Rocky II’den 2 yıl sonra Sylvester Stallone ve Max von Sydow gibi aktörlerin yanında, anıt gibi bir Pelé, İngiliz Bobby Moore, Belçikalı Paul Van Himst, Arjantinli Oswaldo Ardiles ve o zamanın ünlü birçok futbolcusunu bir araya getiren muhteşem John Huston, bir futbol klasiğine imza atmıştı. Filmin tek Amerikalısı Hatch rolündeki Stallone’un haliyle kaleye geçip kevgire dönüşü, ama hayati penaltı kurtarışı, Pelé’nin Ümit Aktan tabiriyle şiir gibi rövaşatası, Alman işgalindeki Fransız taraftarların hep bir ağızdan söyledikleri marşlar ve “zafer” nidaları, ilk izlediğim zamanki tüyleri diken diken edici etkisini koruyor. Bu yazı için geçenlerde yine izlediğim filmde, Alman subayı Von Steiner rolündeki Von Sydow’un Pelé’nin enfes golüne kayıtsız kalamayıp alkışladığı, hakemin maçı çileden çıkardığı, maç yorumcusunun sevimsiz ve yanlı anlatımını içeren sahnelerin de gücünü yitirmediğini fark ettim. Bir maç anlatımı esnasında Ümit Aktan’ın bu filmden örnek verdiğini, kurduğu cümleleri tam çıkaramasam da hatırlıyorum.
aha sonra pekçok filme ilham kaynağı olmuş Victory, futbolun insanın içindeki özgürlük, meydan okuma, risk alma potansiyelini ortaya çıkardığını kanıtlayan klasikleşmiş bir örnektir. Michael Caine ve Von Sydow zaten tartışılmaz. Stallone ise şöhret yönünden en haşin zamanlarını yaşıyordu o dönem. Belki ona kalsa Victory serisi izleyebilirdik. Pelé bile çok iyi rol kesiyor. Bobby Moore ve diğer futbolcular bizim kuşağa biraz büyük geldiğinden, pek fazla heyecan yaratmıyor. Ama filmde tek kelime konuşmayan Ardiles'i maç kasetlerinden hayal meyal hatırlıyorum. O zamanın teknikleri ile bugünün cambazlıkları, bir yerde onur-gurur mücadelelerinin yerini şovun vahşi cazibesinin almaya başladığını gösterir gibi.. Günümüz maçlarında da bu manevi hazza ulaşma gayreti sayesinde başarının kendiliğinden geldiğini Galatasaray örneğinde gördük. Demek ki futbol oynarken kazanma ruhunun önüne hiçbir maddenin geçmesine izin verilmeyecek. 4 gol yedikten sonra, devre arasında elde edilen kaçma fırsatını sırf bu sebepten geri tepen müttefik esirlerin, sadece basit bir film kahramanlığı gösterdiğini düşünme yanlışına düşmememiz gerekir. Çünkü futbol tarihinde Victory'dekine benzer o kadar çok zafer var ki..

Manu Chao Soundtrack Maradona

Emir Kusturica tarafından çekilen Maradona belgeselinin müziklerini Manu Chao yapmış.. Maradona, Kusturica ve futbol bize bu kadar güzellik yeter derken ''Galatasaray taraftarı'' Manu Chao'nunda bu kadroya eklenip müziklere imza atması, güzelliğin son halkası oldu..

Maradona - Emir Kusturica@Cannes Film Fest#2

Aşağıdaki postta uzun uzun anlattığımız, 3 yıllık bir çalışma sonunda hazırlanan Emir Kusturica yapımı , Maradona belgeselinin Cannes'da yapılan özel gösteriminde Kusturica basın toplantısı sonrası yaptığı açıklamada turnayı gözünden vurmuş.. Taşı gediğine oymuş..'' Futbol asla sadece futbol değildir'' sözü bir klişe değil, gerçeğin ta kendisi.. İşte Kusturica'nın Maradona, futbol, film ve politika harmanlı açıklaması; "1986 Dünya Kupası’nda Maradona’nın golleriyle Arjantin, İngiltere’yi elediğinde, dünyada yerinden fırlayan milyonlarca insandan biri de bendim. Sonuç, Arjantin ve ülkem Sırbistan gibi Batı emperyalizminin kurbanları için zaferdi. Maradona emperyalizmin kurbanları için kurtarıcı bir simgeydi.."

Maradona - Emir Kusturica@Cannes Film Fest


Cannes film festivalinde Maradona'nın, Kusturica ustayla birlikte yıldızlar geçidi kırmızı halıdan geçişlerini ve Kusturica'nın üzerinde 3 yıl emek vererek hazırladığı Maradona belgeselini anlatmıştık blog sayfalarında.. Belgesel gösterime girince sinema önünde sabahlayıp Star Wars fanatiklerinin serinin her yeni filminde Lucas Arts'ı mesken tutmasına benzer görüntüler oluşssa hiç fena olmaz aslında.. Beyoğlu emek sineması önünde formalı atkılı bir sürü adam..Düşünmesi bile güzel..Söz konusu Film Cannes festivali kapsamında gösterildi. Kusturica'ya birde forma hediye etmiş Maradona.. Bu yıl Cannes'da ; ne Madonna, ne Sharon Stone, ne Angelina Jolie konuşuldu.. Maradona'nın oraya adım atması bile yıldız kategorisinde değerlendirilen herkesin yıldızını söndürüverdi veya ben konu Maradona olunca objektif davranamıyorum.. Büyük buluşmadan objektiflere takılan yeni fotoğraf seçkilerimide paylaşayım pubculture dostlarıyla..

Kupa Beyi Roma

İtalya'da tarih tekerrürden ibaret.. 4 Yıldır İtalya kupası finalini Roma ve İnter oynuyor.. İlk iki finali İnter kazanmıştı.. Geçen yıl İnter ligi şampiyon bitirmiş ama kupa finalinde Roma İnter'e 6 çekerek tarihi farkla kazanan taraf olmuştu.Bu gece 4. yılın finalinde geçen sezonun tekrarını yaşadık.. İnter ligi şampiyon bitirdi ama Roma kupa finalinde bu defa 2-1 kazanarak 2. yıl üst üste kupanın sahibi oldu. Spaletti için bu sezon çok yazdık çizdik.. Rakiplerine göre kısıtlı imkanlarına , takımın beyni kalbi herşeyi Totti'nin sakatlığına rağmen son haftaya kadar şampiyonluğu kovaladı, şampiyonlar liginde çeyrek finalde bu yılın şampiyonu Manchester'a kaybetti, bunların üstüne kupa finalinide kaybetse çok yazık olurdu. Bu yıl Roma'nın ve Spaletti'nin sezonu kupasız kapaması adaletsizlik olurdu, oynadıkları futbolun hakkı olarak İtalya kupasını kazandılar.. Roma'da Mexes'in , İnter'de 20 yaşındaki Brezilya'lı Pele'nin golleri muhteşemdi.. Arşivlik goller izledik bu akşam. Mancini için İnter'deki son maçıydı diyenler çoğunlukta yinede beklemek lazım..


ROMA-INTER: 2-1 (1-0)Gol: Mexes (R) al 35' p.t.; Perrotta (R) all'8', Pelè (I) al 14' s.t.

ROMA (4-2-3-1): Doni; Cassetti, Juan, Mexes, Tonetto; De Rossi, Pizarro; Giuly (Cicinho dal 20' s.t.), Aquilani (Panucci dal 46' s.t.), Perrotta (Brighi dal 29' s.t.); Vucinic. (Curci, Antunes, Esposito, Mancini)

INTER (4-1-4-1): Toldo; Maicon, Burdisso, Chivu, Maxwell; Zanetti (Crespo dal 44' st); Balotelli, Vieira, Cesar (Jimenez dal 16' s.t.), Stankovic (Pelè dal 1' s.t.); Suazo. (Julio Cesar, Solari, Maniche, Fatic)

Beni Büyütüp Ağlatmayın

Blogda daha aday oldukları gün, yani uzun zaman önce, politik müzik yarışması Eurovision'a ihtiyaçları olmadığını, duruşlarıyla, yorumlarıyla ve üretkenlikleriyle zaten kendini ispatlamış özgün bir grup olduklarını , takdir ederek anlatmıştık Mor ve Ötesi'nin.. Deli güzel şarkıydı tüm mor ve ötesi şarkıları gibi.. En güzel sözleri ''beni büyütüp ağlatmayın'' kısmı ... Anlamlı.. Dokunaklı.. Az evvel sonuçlandı yarışma.. İtalya kupası finali, Arjantin ligi ve Brezilya ligi arasında gidip gelirken dönüşümlü olarak takıldım Belgrad'daki yarışmaya.. 30 senedir Türkiye'ye oy atmayan ülkeler yine atmadı.. Tüm ülkelerin birbirine atacağı puanlar zaten belli.. İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkeler hiç tınlamıyor Eurovision olayını..Bizde bir dönem milli mücadele gözüyle bakılırdı.. Sunucu Bülent Özveren gençliğini bu yolda heba etmiştir heralde.. Kadrolu Eurovision sunucusu bu yılda görev başındaydı.. Avusturya politik olduğu için yarışmayı protesto ederek bu yıl katılmadı.. Belkide en doğrusunu onlar yapıyor.. Mor ve Ötesi 7. oldu. Rusya bu yılın Eurovision galibi.. İlk defa katılan Azerbeycan gecenin 8.'si.. Almanya'nın kızları çok güzeldi birde.. Gözüme ve gönlüme fena çarptılar..

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Diary of Berduş

Yanıma aldım kendimi ve yürüdüm ince çizgisinde yolumun ortalıkta görünen herkesin adı yabanci, herkes kendi maskesiyle dolasir oldu yanibasimda, tanimaz oldum yüzleri ve keskelerle avunur oldum. Düşlerimde gördüğüm yüzüm benim mi? düsünür oldum, onca maske gözümün içine bakiyor sorgularcasına, ve burası hep yabancı, hep yalanci doldu, çıkmak istiyorum artık dışari, bırakın gideyim kendimi alıp.

Meins Hacks The Wall


Meins rumuzlu bir sokak sanatçısı duvarları Banksy misali donatıyor ..Belliki karakalem çizim konusunda uzman..Duvarların ait olduğu Lokasyon İzmir..İstanbul semalarında görmek isteriz.. Çalışmalar 10 numara diyelim.. Anlayana sivri sinek saz mahiyetinde..

Pistons Avantajı Yakaladı

Batı konferansında LA 2-0 yaparak Spurs karşısında rahatlarken doğu konferansında Celtics vs Pistons finalinde kan gövdeyi götürüyor.. Bu seri son maçın son saniyesine kadar çözümlenemez.. Ev sahibi olmanın avantajı iki takım içinde yok gibi.. Kim gününde olursa o kazanıyor.. Son maçı Boston kendi sahasında kazanabilse Doğu konferansında La Lakers'ın yakaladığı 2-0'lık avantaja benzer bir avantaj yakalayıp rahatlayacaktı ama olmadı ve kendi sahalarında Detroit Pistons'a yenilmekten kurtulamadılar.. Seride durum 1-1.. Şimdi iki maç üst üste Detroit ev sahibi.. Boston Celtics'in deplasmanda mutlaka 1 galibiyet alması lazım.. Detroit'de ;Chauncey Billups, oyunda kaldığı 32 dakika içinde 19 sayı – 7 asist – 1 top çalma yaptı. 5/10 saha içi isabet oranı yakalayan All-Star oyun kurucu, üç sayılık atışlarda 2/2 ile oynadı. Serbest atış çizgisinden 7/8 isabet kaydeden yıldız oyuncu, galibiyette büyük pay sahibi oldu.Celtics'in süper starı Kevin Garnett ise; 11/19 saha içi isabet oranıyla hücum ettiği maçı 24 sayı – 13 ribaunt – 2 blok – 1 asistle noktalayarak double-double yaparken, genç oyun kurucu Rajon Rondo 10 sayı – 9 ribaunt – 8 asist – 3 top çalmayla, Kendrick Perkins 6 ribaunt – 4 sayı – 2 blok – 1 asistle, P.J. Brown 4 sayı – 2 ribaunt – 2 asistle oynadı.

Lakers Win

Playoff serileri boyunca evinde oynadığı tüm maçları kazandı Lakers.. Son eşleşmede Batı Konferansı final serisinin ikinci maçında San Antonio Spurs'ü yine kendi seyircisi önünde 101-71 mağlup ederek seride durumu 2-0 yaptılar.. Yolu yarıladılar.. Manu Ginobili'nin toplamda 7 sayı ürettiği bir maçı Spurs'un bu kadar farklı kaybetmesinden daha doğal bir şey olamaz.. LA Lakers'da ise; Pau Gasol 4/9 saha içi isabetiyle hücum ettiği maçı 10 sayı – 7 ribaunt – 3 asist – 2 top çalmayla bitirirken, play-off'lardaki en yüksek skoruna ulaşan Jordan Farmar 14 sayı – 2 ribaunt – 1 top çalma – 1 blokla, Derek Fisher 11 sayı – 3 asist – 1 ribaunt – 1 top çalmayla, Sasha Vujacic ve Luke Walton 7'şer sayıyla katkı sağladı.

Cannes Film Fest 08@NTV

Nuri Bilge Ceylan ''3 Maymun'' 'la Altın Palmiye'ye aday..Bu yıl; Jüri başkanı -çok doğru bir tercih olarak- 10 numara adam ;Sean Penn. İtalyan Sergio Castellitto, Amerikalı Natalie Portman, Alman Alexandra Maria Lara, Meksikalı Alfonso Cuaron, Taylandlı Apichatpong Weerasethakul, Fransız Rachid Bouchareb, İranlı Marjane Satrapi ve Fransız Jeanne Balibar jürinin diğer üyeleri.. Altın Palmiye Cannes 2008 ödül töreni ; Pazar 19.25 -Canlı yayınla NTV'de..

Futbol@Weekend

21.15: Euro 2008'e Doğru - TV8

21.30: Hollanda vs Ukrayna (canlı) - TV8

22.00:İnter vs AS Roma (İtalya Kupası Finali Canlı) - NTV

22.10: River Plate vs Huracan (Arjantin Ligi Canlı) - NTV Spor

00.10:Flamengo vs Internacional (Brezilya Ligi Canlı) - LİG TV

Cannes Film Fest 08 # 2