8 Temmuz 2008 Salı

Barda

Geç kalmış ve biraz uzunca bir film yazısı olacak bu.. Sabredip okuyan blog takipçilerine teşekkür ederim şimdiden.. Nerden nasıl çıktı aniden bilemiyorum..Tekrar izleyiverdik filmi.. Akşam ; bira - futbol - mavra üçgeninde muhabbet ederken bir anda DVD'si hortlayıverdi filmin.. Filmi sinemada izlediğimiz zaman bu blog henüz yayında değildi , zaman zaman Türk sineması üzerine yazıp çizdiğimiz de karaladık satır aralarını Barda ile ilgili ama ayrı bir post olarak anlatmakta farz oldu, dün akşam familya içerisinde yaşanan tartışmadan sonra...
Film baştan "futbol asla sadece futbol değildir" grafitisiyle bağlamıştı beni kendine.. Serdar Akar sinemasında ; ''Futbolun önemi'' her daim çok fazla oldu.. Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi bir filmin üstüne bu yönetmen için rahatlıkla sanatında futboldan besleniyor diyebiliriz..Gelelim filmin çok eleştirilen sertlik düzeyine ve bizlere ne anlattığına.. sinema veya genel tanımıyla görsel sanatlar, olanı mevcut biçimde somut olarak gözükeni olabildiğince gerçekçi ve yalın yansıttığı sürece başarılıdır (tabi bence) , herkesin iğrendiği yönetmenler ;Gaspar Noe , Pasolini,Tarantino gibi adamlar, bence deli değil dahidirler. KV skandalını saymazsak, Serdar Akar'da bir derdi bu toplumla yaşadığı coğrafyayla yüzleşmek yönünde bir sorunu olan, gerçekçi bir yönetmendir, Realist yansımaların tavanındaki filmleri ; Gemide ve Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi kültlerin üstüne Barda'yı eklemiştir.. Barda yaşananlar ve bazıları tarafından eleştirilen şiddet dozu hergün sokaklarda yanıbaşımızda yaşanmaktadır zaten.. Filmi ilk izlediğimiz zaman dönen tartışmalarda da bunu savunmuştum hala savunurum çünkü sokaklarımda değişen bir şey yok..Filmin esinlendiği olay yani Tunç'ların ankara'da yaşadığı vahşet, klasik psikopatik bir kriminal vakkadan öte , TR'de sebebpsiz şiddetin, durup dururken adam doğramanın miladı olan bir olaydı, bu miladdan sonra beklemiş Akar, bu bir istisna mı? yoksa toplumsal dip dalgalara yayılan bir sürecin ilk adımı mı? diye beklemiş. İkinci şıkkın doğruluğunu gördükden sonrada ''Barda''yı çekmiş .
Toplumunun gerçeğiyle yüzleşen yönetmeni tebrik ederim ben.. Çocuk yuvasında yeni dayak ve tecavüz görüntülerinin daha dün izlediğimiz haliyle yine evimize girdiği günlerde çekilmişti bu film. Cici koruyucu otoritemiz kendi öz evlatlarına tecavüz etmekteydi kamusal alanlarda ,hal böyleyken, gecenin bi vakti Barda gidip başkaları nedensiz yere başkalarına tecavüz ediyor işte.Sinema toplumların aynasıdır.. Bir arada yaşamı savunmak en derin boyutuyla bu bir arada birbirimizi kesip biçmeden yaşamayıda savunmak anlamına geliyor ve bu film özünde bunu anlatıyor... Futbolla film arasındaki ilişkiye gelince, Serdar Akar kendi sinema lugatı içerisinde futbolun önemini şu sözlerle anlatıyor ; '' - Futbol, eskiden arenalardaki gladyatör dövüşlerinin uzantısı. Birileri sahada mücadele ediyor, diğerleri seyrediyor. Sahadakiler aslında birbirlerinden nefret ediyor ama onları insan yapan mücadeleyi de orada yaşıyor. Hayat da böyle, nefret edebilirsin ama mücadele ediyorsun. Kaybedersin ya da kazanırsın, sonuç sahada kalmalı. Bilginin yanı sıra yetenek önemli. Kimi zaman kişinin hayattaki duruşlarını bile etkiliyor. Her şeyi durdurabilirsin ama yeteneği durduramazsın. Tıpkı futboldaki gibi. Filmde çok iyi futbol oynayan bir gencin yeteneğini barda gören zorba onu ayağından vuruyor. Yani gencin karşı konulmaz yeteneğini kurşunla durdurmaya çalışıyor. O genç büyük bir kulüpte futbol oynasa, zorba ona tapınacak, posterini duvara asacak. İşte filmde bunu anlatmaya çalıştım.''

Film üzerinden devam edersek ; Filmde sık sık bahsedilen , olay örgüsünün üzerine kurulduğu bir TGG kavramı vardı..TGG; ''yani tekrar gözden geçirme..'' Mesela filmin mağdur karakterlerinden Pelin Hamiledir son anda kürtajdan vazgeçer , Cenk'le birlikte hayatlarını yeniden gözden geçirirler karar verilir evleneceklerdir arada geçen yarım saat içinde bu karar yerine kürtaj kararı almış olsalar pelin kendisini jiletle doğrayan adamın acısını şokunu sadece kendi bedeninde hissedecekti bebeğini kaybetmeyecekti , kütajla kaybetmek istemediği bebeğini haplanarak kendisini delik deşik doğrayan bir manyağın elinden kaybetti, TGG burda iflas etti, Selim'in söylediği biz hayatı tarifsiz yaşarız sözü TGG'de bağlanıyordu yine, Serdar Akar her zaman olduğu gibi alt metinleri çok felsefik okuttu bize, bunu sokağın küfüre dayalı hepimizin kullandığı doğal dille yaptığı için dikkat edemedik ama düşününce TGG filmin mihenk taşıydı. Mesela Nejat İşler (yani ''o '' ötekilerin lideri, Selim) ilk başta cinayet yapmak veya tecavüz peşinde değildi, ama Patlak kızları doğramaya başlayınca hayatı tarifsiz yaşamak üzere TGG'yi iflas ettirdi , önünü görmeden öldürmeye başladı, ölüm emri vermeye başladı. Ha aslında böyle derin okumaya gerekte yok, TGG vs tüm felsefeler insanın özündeki kötülük ve uyuşturucu kafası karşısında iflas eder. TGG vs LSD diye okursak filmi, patlak ortamı patlatmadan önce basit bir kavgayla bile bitebilirdi bu mevzu ama olmadı. Patlağın patlatmadığı tek insan Çırak'tı, Çırak masumiyetini o cehennem ortamında bile korudu , Çırak kurtulmalıydı ama hayattaki bazı tercihleri kendimiz yapamayız, Çırak'ın hayatının tercihleri önceden belirlenmişti kendisi hayat içinde etken değil edilgen bir pasifti, çünkü Selim abisiyle büyük ihtimalle aynı mahallede oturuyor, Selim abisinden harçlık , papik, ortam buluyordu , Selim abisi çırağı kendisinin veliahtlığına hazırlıyordu . Velhasıl kelam her insan gibi ; Ordaki kızların yaşadığı vahşet, erkeklerin durumu içimizi burktu, sinirimi bozdu, çok üzdü ve nefret uyandırdı ancak gözlerden kaçırılmaması gereken bir başka noktada aslında tüm bu vahşetin sorumlusu olan ''ötekilerin'' kendi içlerinde yaşadığı dramdı .Çırağın masumiyet dramı, bir genç kızı hamile bir genç kızı gözünü kırpmadan jiletle doğrayan patlağın yarım saat sonra minyatür kaleye gol atınca çocuk gibi masumca sevinecek kadar dengesiz bir piskopat olmasının durumu, film boyunca kendinden nefret ettirten ağır hasta , insanlık suçu işleyen , tecavüzcü Serdar Orçin'in golü atınca mahalle arasındaki bir çocuk edasıyla ''gol sayın seyirciler gol sikilaçhi'' diyebilmesinin durumu gibi.















Hiç yorum yok: