Bu sefer ben yazmadım blogsever bünyeler.. Met-Üst vakti zamanında radikal gazetesinde yazmıştı. 10 numara kalemden 10 numara tespitlerle doluydu.. Hemen aşşağıda ağaçlı sahadan bahsedip iştahım kabarmışken, hani istanbul kara teslim tipiye teslim ama şu pazar günü çıkıp top oynayasım var sokağa nerdeyse.. neyse işte bünye böyle iştahlı birruh haline saplanmışken arşivden paylaşayım dedim met-üst' ün yazınını..
''Bir zamanlar 'mahalle' denilen bir yaşam alanı ve arsa denilen bir nefes alma-oyun oynama alanı vardı. Mahalleler bina yığınları haline geldi, arsalar otopark ya da gökdelen oldu. Ancak şimdiki çocukların ne yaşayacak bir mahalleleri, ne de oynayacak arsaları var. Biz belki de çocukken mahallede büyüyen, arsada top koşturan son çocuklardık. Maç yaparken yazılı olmayan ancak hepimizin bildiği ve mutlak surette riayet ettiği (erkegsen etme!) çeşitli kurallarımız vardı. Ve ne gariptir ki bu kurallar, hemen hemen her mahallede aynıymış. Şimdi bazı akşamlar kocamış çocuklar olarak, ayrı ayrı mahallelerde büyüyen akran arkadaşlarımızla buluşup, ekran karşısında iki kadeh eşliğinde maç izleyip o günleri anarken anlıyoruz bunu. Çoğu zaman gülerek anlattığımız o eşsiz günler nohut büyüklüğünde gözyaşlarına dönüşüp kadehlerimize düşse de... ''
İşte o canımıniçi mahalle maçı kuralları:
- Topun sahibi tüm kuralları koyar, takımı kurar, kaleyi seçer. Penaltıları, frikikleri, tacı bile atar. İyi oyuncuları kendi takımına alır. Fazla koşmaz, hatta hiç koşmaz. Defansa yardım etmez. İleride armut gibi durur, beleş top bekler. Attığı beş şuttan yedisinin de bir şekilde gol olmasını ister.
- Gol sevinci 'Nasıl şeyttik ama' şeklinde yapılırsa, kavga çıkar. - Ameliyatlı ve yeni sünnet olmuş arkadaşlara sert girilmez. Hayvanlığın lüzumu yok.
- Üç korner bir penaltı, dört taç bir korner yapar. Bazen tersi de mümkündür.
Takımlar kurulurken ilk oyuncuyu seçme hakkı, adımlarla aldım verdim hesabını en hesaplı yapanındır. - İyi oynayan iki kişinin aynı takımda yer almamasına dikkat edilir. - Transferler, 'Ahmeeet top oynamaya geliyon mu oğlum' şeklinde yapılır. - Kuduz köpek, sarhoş, deli, araba, öğretmen, müdür, müdür muavini ve din hocası yoldan geçerken maça ara verilir. - Bir elde salça ekmek, sana yağlı reçelli ekmek, diğer elde gazozla top oynanır oynanmasına ama oynanmazsa daha iyi olur.
Akşam ezanı okununca, anne çağırınca, baba köşeden görününce ve televizyonda 'Kara Şimşek' başlayınca maç mecburen biter.
- Topu, komşunun bahçesine atan dombili alır. - Topa abanmak, burun vurmak yasaktır. Hayvanlığın lüzumu yok. - Kızlar, bilhassa manitalar geçerken artiztik hareket yapılmaz. Artiztik hareket yapan, hareketin Allahını görür. - Su içme molası ancak susayınca olur ve hep birlikte su içmeye gidilir. Musluğa ağız dayanmaz, avuçla içilir. Dana gibi çok su içilmez, içilirse dalak şişer. Öküzlüğün âlemi yok. - Faul olunca ana avrat dümdüz gidilmez, en fazla ağlayarak 'Hepiniz topsunuz, ben oynamıyom layn' denilir. - Topu patlatan, doğal olarak parasını öder. Patlayan topun içine taş konulup yoldan geçen adam vursun diye şaka yapılmaz. Hayvanlığın lüzumu yok. - Ancak patlak top ikiye kesilerek, iç kısmı dışarı gelecek şekilde kafaya şapka yapılabilir. - Bir topu en hakkını vererek, bisiklet tamircisi şişirir. İdeal şişirilmiş topun tanımı, 'Dolma gibi oldu layn bu' olur. - Taş, gaz tenekesi, elektrik direği, ağaç, limon sandığı bulunamazsa kazak, ceket, gocuk ve okul çantasından kale direği yapılabilir. - Kaleci degaj yapmadan önce topu üç kere yerde sektirmelidir. - Seyirci olarak hısım akraba arsaya çağrılmaz, hele anne-baba hiç. Çünkü anne-baba gelince çok utanılır ve tarihin en kabız maçı yapılır. - Serbest atış kullanılırken top oynanan arsa eğer genişse, baraj dokuz adım öteye, eğer alan darsa üç adım öteye kurulur. Penaltı atışı öncesi ise kaleci kaleden dokuz adım sayar, topu oraya koyar ve atış oradan yapılır. - Skor on beşe üç olsa da, iki taraf sıkılınca, hava kararınca, evden çağrılmalar artınca 'Gol atan galip' kuralı devreye girer ve tuhaftır golü atan hakkaten maçı kazanır. - Birinin başka şehirden, bilhassa Almanya'dan akrabası, dayı oğlu, amca oğlu filan gelirse, muhakkak oyuna alınır ve misafirdir diye en güzel ara paslar onun önüne yuvarlanır. Bu davranışın o lavuğun getirdiği çukulata, oyuncak ve yeni topla hiçbir alakası yoktur. İnsanlık bunu gerektirir. Hayvanlığın lüzumu yok. - Sarı, kırmızı kart olmadığı gibi, yerine göre taç ve özellikle ofsayt kuralı uygulanmaz. Israr eden gombiği yer. Ayrıca zayıf takıma, zayıflık derecesine göre beş fark, 10 fark avans verilir. - Testislerine top gelen bahtsız ve acılı arkadaş mutlak suretle işetilir.
- Kaleciler, annelerinin ördüğü yün eldivenleri pek tabii ki giyebilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder